Zaman tümleci
Yapısına göre yer tümleci
Basit cümlede zaman tümleci
Komplex cümlede zaman tümleci
Türlerine göre zaman tümleci
Datif (-e ) halinde zaman
Ablatif ( -den ) halinde zaman
Lokatif ( -de ) halinde zaman
Zaman tümleci
Yapısına göre yer tümleci
Basit cümlede zaman tümleci
Komplex cümlede zaman tümleci
Türlerine göre zaman tümleci
Datif (-e ) halinde zaman
Ablatif ( -den ) halinde zaman
Lokatif ( -de ) halinde zaman
So/as +adverb+ that …_Öyle + zarf/sıfat+ ki
O kadar sessiz konuştu ki kimse bir şey anlamadı.
_ He spoke so quietly that nobody understood anything.
Such+adjective+noun that ...Öyle+ sıfat+isim+ ki
Tatil o kadar harikaydı ki asla unutmayacağım
_ The holiday was so great that I wilI never forget it.
However
Bir durumun şartları nasıl olursa olsun aynı sonucu vereceğini belirtmede...
Whatever
Bir önceki durumun sonucu ne olursa olsun bir sonraki eylemin değişmeyeceğini ...
as_- dığından (dığı için)
Bu akşam anneme gideceğim için sizinle gelemeyeceğim
_ As I go to my mother tonight, I can’t come with you.
because
Bir eylemin sebebinden çok eylemin kendisinin vurgulanmak istendiği durumlarda...
Radyo dinlediğim için telefonu duyamadım.
_ I didn’t hear the phone because I was listening to the radio.
for
Bir durumun oluşmasında her zamanki gibi/-dığı için bilinen aynı şeyin sebep olmasında...
Çok iyi hazırlandığı için sınavı kazandı.
_He passed the exam, for he had prepared for it very welI.
since
Bir eylemin gerçeklemesinde başlıca bir şeyin sebep olduğunu belirtmede...
O gün çok korktuğundan bir daha buraya gelmez
_ Since he was very scared that day, he won’t come here again.
seeing that
Bir eylemin gerçekleşmesinde görünen bir sebebin yattığını belirtmede kullanılır.
Yorgun olduğundan (yorgun olduğunu görünce) ona yardım ettim.
_ Seing that he was too tired, I helped him.
though_-e rağmen
Çok çalışmasına rağmen sınavı geçemedi
_ Though he studied a lot, he couldn’t pass the exam.
although_-e rağmen (bütün bunlara rağmen yine de)
Akıllı, zeki ve çalışkan olmasına rağmen yine de sınavı geçemedi.
_ Although he’s smart, clever and hard working he couldn’t pass the exam.
even though_-e rağmen ( hep.... olmasına rağmen.....yine de )
Hep çalışkan ve dikkatli olmasına rağmen gene de başarılı olamıyor
_Even though he is always hard working and careful, he isn’t successful.
even if _ -e rağmen (olsa bile yine de)
Sınav çok zor. Çalışsak bile sınavı geçemeyiz
_The exam is too difficult. Even if we study a bit, we can’t pass it.
in spite of the fact that_ -e karşın (-esine nispeten, -asına inat yine de)
Ona çok hatırlatmama rağmen hala aynı hatayı yapıyor
_İn spite of the fact that I remind him about it very much, he still makes the same mistake.
despite the fact that_ -e karşın
Uzun zamandır görüşmememize rağmen beni hatırlayabildi
_ Despite the fact that we hadn’t seen each other for a long time, he maneged to remember me.
as than_ gibi/ kadar
Annen bile seni benim sevdiğim gibi sevmedi.
_Your mother didn’t love you as I do.
Annen seni benim sevdiğimden daha fazla sevmedi.
_Your mother didn’t love you more than me.
as+adjective / adverb+as_-den daha ( üstünlük)
Onun kadar zeki birini görmedim.
_ I haven’t seen a person as smart as he is.
so+adjective / adverb+as_ -nin gibi (eşitlik) -nin kadar(eşitlik)
Onun kadar çok çalışmana gerek yok.
_ You don’t need to study as hard as him.
as
Bir durumun, diğer bir durumda olduğu gibi gerçekleştiğini belirtirken,
Herkesin ülkesini sevdiği gibi bende ülkemi severim.
_ I like my country as everybody does it
like
Bir durumun diğer bir durumla, benzer şekilde gerçekleşmesini belirtmede...
Ben de senin gibi (benzer şekilde) düşünüyorum.
_ I am thinking about it. like you.
as if / as though
Bir durumun diğer bir durumla benzermiş/aynıymış gibi gerçekleştiğini belirtmede...
Sanki beni tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun
_ You are speaking as if/as though you didn’t know me.
on the assumption that
Bir durumun varsayıldığı şekilde diğer durumla bağdaştırılabileceğini belirtmede...
Sende beni özlemişsindir diye sana geldim.
_ I’ve come to you on the assumption that you missed me.
so........that
Bir durumun diğer bir durumla aynı biçim/ yöntemle gerçekleştiğini belirtmede...
Öyle yorgundum ki hemen uyudum.
_ I was so tired that I fell a sleep.
the way (that)
Bir durumun diğer bir durumla aynı yolla gerçekleştiğini belirtmede...
Bu problemi senin çözdüğün gibi (yolla) çözdüm.
_ I solved the problem the way that you did.
if (eğer...-ırsa,-saydı v.s)…
Bir eylemin gerçekleşmesinin diğer bir eyleme bağlı olduğu durumlarda...
Eğer yağmur yağarsa evde kalacağım
_If it rains, I wilI stay at home.
even if (-sa bile, -sa da)...
Başka bir eylem düşünülen şekilde gerçekleşse de sonrasında sonucun değişmeyeceğini bildirir.
Bana dünyaları versen bile ben bundan vazgeçmeyeceğim.
_ Even if you give me the worlds, I won’t give up that.
unless (if not)
Bir eylem gerçekleşmedikçe diğer eylemin gerçekleşmeyeceğini belirtir.
Sıkı/ hummalı çalışmazsan sınıfı geçemezsin.
_ You won’t pass the class unless you study hard.
provided ....that
Bir eylemin gerçekleşmesi durumunda diğer eylemin gerçekleşebileceğini belirtir.
Hava güneşli olursa (olması durumunda) deniz kenarına gideceğim.
_Provided that it is sunny, I wilI go seaside.
in the event that
Bir eylem gerçekleştiği takdirde diğer eylemin düşünülen şekilde gerçekleşeceğini belirtirken kullanılır.
Hava yağmadığı takdirde(aksilik olmazsa) dışarıda olacağız
_ İn the event that it doesn’t rain, we wilI be out door
on condition that
Bir eylemin gerçekleşmesi koşuluyla diğer eylemin gerçekleşeceğini belirtir.
Zamanında bitirmen koşuluyla sana para veririm.
_ On condition that you finish it on time, I wilI pay you for that money.
supposing that
Bir eylemin gerçekleşeceği varsayımıyla diğer eylemin gerçekleşeceğini belirtir.
O söylediyse (farz edelim ki söylemiş) ne yapabilirsin ki.
_ Supposing that he told that, what could you do.
so that
Bir eylem gerçekleşsin diye diğer eylemin gerçekleştirildiğini belirtir.
Daha kolay öğrenebilmesi için daha çok pratik yapmalı.
_ He should practice more so that he can learn more easily.
lest
Bir eylem gerçekleşir(de bir olumsuzluk olmasın) diye diğer eylemin gerçekleştirildiğini belirtir.
Öğretmen soru sorar korkusuyla en arka sırada otururduk.
_ Lest the teach asked us some questions, we sat in the back row.
when_ - dığı zaman/ ne zaman ki
Sinemaya gittiğimde film başlamıştı.
_ When I went to the cinema, the film had begun
whenever (her ne zaman)
Bir eylemin diğer eylemle her defasında aynı anda gerçekleşmesinde..
(her)Ne zaman sinemaya gitsem film başlamış olur.
_ Whenever I go to the cinema, the film already began.
as (just as)_tam ...-irken)
Bir eylemin diğer bir eylemle zaman olarak çakışmasında..
Tam sinemaya gittim (gittiğim gibi) film başladı.
_ Just as I went to the cinema, the film began.
while _-(i)ken
Bir eylem devam ediyorken diğer bir eylemin gerçekleşmesinde..
Sinemaya giderken film devam ediyordu.
_ While I was going to the cinema, the film was going on.
during the time
Bir eylem devam ettiği esnada diğer eylemin gerçekleşmesinde...
Sinemaya gittiğim esnada film başlamıştı.
_ During the time I was going to the cinema, the film had began.
as long as/ so long as
Bir eylem devam ettiği sürece diğer eylemin gerçekleşeceğini belirtmede...
Sinemaya geç gittiğim sürece film başlar.
_ As/so long as I go to the cinema late, the film already starts.
after
Bir eylem gerçekleştikten sonra diğer eylemin gerçekleştiğini belirtmede...
Sinemaya gittikten sonra film başladı.
_ After I went to the cinema, the film began.
before
Bir eylem gerçekleşmeden önce diğer eylemin gerçekleştiğini belirtmede...
Sinemaya gitmeden önce film başladı.
_ The film had began before I went to the cinema.
now that
Bir eylem yapılmışken diğer eylemin yapılabileceğini belirtmede...
Sinemaya gelmişken bir bilet alalım.
_ Now that we come to the cinema let’s take a ticket.
no sooner…than
Bir eylemin gerçekleşmesi ile diğer bir eylemin gerçekleşmesinin bir olduğu durumlarda...
Sinemaya gitmemle filmin başlaması bir oldu.
_ No sooner I had gone to the cinema than the film started.
as soon as
Bir eylem yapılır yapılmaz diğer bir eylemin yapılmasında...
Sinemaya gider gitmez film başladı.
_ As soon as I went to the cinema, the film began.
by the time
Sinemaya gittiğimde film başlamıştı.
_ The film had began by the time I went to the cinema.
until / till
Bir eylemin gerçekleştiği zamana kadar diğer bir eylemin devam ettiğini belirtmede...
Sinemaya gidinceye kadar film başlamadı.
_ The film didn’t begin tilI/ until I went there.
all the time
Bir eylem devam ettiği zaman boyunca başka bir eylemin devam etmesinde...
Sinemada bulunduğum süre boyunca onu görmedim.
_ All the time I was in the cinema, I didn’t see her.
since
Bir eylemin meydana gelmesinden beri ( şimdiye ) diğer bir eylemin devam ettiğini...
Sinemaya gittiğimden beri (günden şimdiye) uyuyamadım.
_ I haven’t slept welI since I went to the cinema.
the minute/ moment
Bir eylemin diğeriyle aynı dakikada/ anda gerçekleştiğini belirtmede kullanılır.
Sinemaya gittiğim anda film başladı.
_ At the moment I went to the cinema, the film began.
Not; Bu sayfada yer alan sarı renkli sözcükler bağlaçları; sarı + mavi renkler girişik cümle ögelerini bildirir.
where_- dığı yerde/ nerede ki
Götür beni gittiğin yere (nereye gidiyorsan)
_ Take me to where you go.
wherever/ no matter where
Bir eylemin başka bir eylemde bahsedilen yerin neresinde olursa olsun gerçekleşebileceğini belirtir.
Götür beni gittiğin yere (her neresi olursa )
_Take me to whereever you go.
everywhere/ every place
Bir eylemin başka bir eylemde bahsedilen bölgenin her yerinde gerçekleştiğini...
Götür beni gittiğin yere (gittiğin her yere )
_Take me everywhere you go.
anywhere/ anyplace
Bir eylemin başka bir eylemde bahsedilen yerin herhangi bir/hiç bir yerinde gerçekleş(mey)eceiğini...
Götür beni gittiğin yere (herhangi bir yere)
_Take me anywhere you go.