Nesne (object ) nedir?
Öznenin, bir hareketi gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu, karşısına alıp etkileşimde bulunduğu, hakkında konuştuğu şey/şahıs/ konu/ durum ve kendisinden uzaklaşınca belirginleşen, hakkında konuşulan yer.
Dolaylı ( indirect object ) tümleç nedir?
Öznenin, karşısındaki nesneyle doğrudan değil de bir başka nesne kullanmasıyla, dolaylı olarak temasa geçmesidir.
Ör;
Ali kalemini bana verdi.
_ Ali gave me his pencil/
Ali gave his pencil to me.
Not: Dolaylı tümleçli cümlelerde şöyle bir durum da vardır: ‘Ali kalemini bana verdi’ ile ‘Ali bana kalemini verdi’ cümleleri arasında herhangi bir anlam farkı yoktur fakat, bir vurgudan bahsedildiği açıkça görülmekte. Birinci cümlede ‘bana’ ikinci cümlede ‘kalemi’ ögeleri, yüklemin önüne çekilerek vurgulanmıştır.
Türkçede vurgulanacak öğenin yüklemden hemen önce yer aldığını biliyoruz. İngilizcede ise bu cümleler
‘Ali gave me his pencil.
_ Ali bana kalemini verdi.’ ve
‘Ali gave his pencil to me.
_Ali kalemini bana verdi’ olarak çevrilir.
Görüldüğü gibi, İngilizcede bu ayrım ‘to’ gibi ‘preposition’ adındaki yardımcı gramer unsurlarıyla sağlanır.
Cümlenin yükleminde yer alan fiillerle cümlenin tümleci veya tümleçleri arasındaki ilişki hakkında
Tümleç/ tamamlık nedir?
Bir cümlede özne ve yüklem yer almasına rağmen cümlenin anlamının tamamlanamadığı (eksik kaldığı) durumlarda cümledeki yargıyı tamamlayabilmek için zorunlu olan, ya da yargı tamamlansa da ifadeyi daha da belirginleştirmek için gerekebilen cümle ögesine tümleç/ tamamlık denir.
Özne ve yüklemin dışında zorunluluk bakımından tümleç talep eden fiiller;
A) NESNE ALAN FİİLLER
Doğrudan nesne (direct object) talep eden fiiller: Bu tür fiiller zorunlu olarak bir tane nesne (şey/ şahıs/ konu) talep ederler. Özne ile kuracağı ilişkiye göre nesneyi;
Akuzatif ( -i ) halinde talep eder: Akuzatif halinde özne, karşısındaki nesneyi el altına/ etkisi altına alır, ona tesir eder bu durumda nesne öznenin yükü altındadır. Yani nesne fiille kastedilen harekete maruz kalmış, harekete yakalanmış, tutulmuştur.
Özne nesney-i gördü/ sevdi.
__Ali saw/ loved the dog.
Özne görüldü/ sevildi.
__The dog was seen/ loved.
Yine;
-i düşünmek_ think,
-i bilmek/ -i tanımak_know,
-i anlamak_ understand,
-i görmek_see,
-i yıkamak _ wash,
-i temizlemek_clean,
-i kırmak_ break,
-i bulmak_find,
-i unutmak_ forget
…vs. fiiller bu türden fiillerdir. Ve bu fiiller cümlede neyi? kimi?/ nereyi? sorularına cevap veren bir nesne talep ederler.
Ör:
Ali’s mother cleaned …
( What did she cleaned ? )
… the windows.
(Ali’s mother cleaned the windows.)
Ablatif halinde talep ederler; Ablatif halindeyse tersi durum vardır. Bu kez özne nesneden etkilenmiş, onun tesiri altında kalmıştır. Yani bu kez fiille kastedilen harekete maruz kalan, yakalanan, tutulan, hareketin yükü altında kalan öznedir.
Özne nesneden şüphelendi.
__Ali suspected Veli.
Özneden şüphelen-ildi
__Ali was suspected.
Yine;
-den korkmak_to fear,
-den çekinmek/sakınmak_to avoid,
-den nefret etmek_hate,
-den şüphelenmek_to suspect,
-den zevk almak_to enjoy,
-den kurtulmak_to escape,
-den utanmak_to shame vs. Fiiller bu türden fiillerdir ve cümlede, Kimden? Neyden?
…sorularına cevap verebilen bir nesne talep ederler.
Datif halde talep eder: Datif halde ise özne, karşısındaki (nesne) ile gayeli ya da gayesiz temasa geçmiş, onu etkilemek, ona tesir etmek istemiştir. Fakat nesne etkilenmemiş ya da etkilenip etkilenmediğinden, öznenin tesiri altında kaldığından bahsedilmemiştir ve belki hareket öznede kalmıştır.
Örneğin, Ali cama vurdu. Bu cümlede cam tesir altındadır. Fakat camda herhangi bir etkilenme belirtisi yoktur. Daha doğusu işin bu tarafından bahsedilmemiş, sadece cama vurulmasından söz edilmiştir. Cümleyi, Ali cama vurarak camı kırdı diye söylemiş, olsaydık bir nesne olan cam artık öznenin yapmış olduğu hareketle tesir altına alınmış olurdu.
Özne nesneye dokundu
__Ali touched the dog
Nesneye dokun-uldu
__The dog was touched
Yine,
-e bakmak,
-e yaslanmak,
-e inanmak_to believe,
-e dua etmek_ (pray for_için dua etmek),
-e benzemek_to resemble
...(look like_ gibi görünmek),
-e hayran olmak_to admire,
-e zarar vermek_to damage,
-e yemin etmek_ to swear,
-e katlanmak_tolerate,
-e cesaret vermek_to encourage,
-e baskı yapmak_ pressurise,
-e güvenmek_to trust,
-e selam vermek_ to greet,
-e telefon etmek_ telephone,
-e itaat etmek_ obey,
-e sarılmak_ hug,
-e hayran olmak_admire
…vs. fiiller bu türden fiillerdendir. Cümlede ise,
Kime? Neye? …sorularına cevap verebilen bir nesne talep ederler.
İle halinde talep eder: İle halindeyse özne nesneyle karşılıklı olarak etkileşimde bulunur. -le barışmak_make peace, -le savaşmak_ fight vs. fiiller bu tür fiillerdendir. Bu türden fiillerde şöyle bir durum da söz konusudur. Örneğin;
1.‘Ali ile Veli barıştı’cümlesiyle
2.‘Ali Veli ile barıştı’ cümlelerindeki anlam farkı:
Birinci cümlede karşılıklılık bir işteşlik söz konusuyken, ikinci cümlede tek taraflı öznenin (Ali) nesnesiyle (Veli) olan etkileşiminden bahsedilir. Yani, birincisi özneleri ortak (birden fazla özneli) bir cümleyken, ikincisinde bir tek özne ve nesnesinden bahsedilmiştir. Örneğin;
1. Ali ile/ve Veli tartıştı.
_ Ali and Veli had a row.
- Ali, Veli ile tartıştı.
_ Ali had a row with Veli.
Yine; akuzatif ve datif halde nesne talep eden fiiller de ile halinde nesne talep eden fiillere dönüştürülebilir.
Akuzatif; (-i gördü ) -le görüştü, -le dövüştü, -le itişti, -le buluştu, -le anlaştı, -le tanıştı vs.
Dadif; (-e baktı) –le bakıştı, -le yardımlaştı, -le sözleşti, -le yumruklaştı, -le çarpıştı, vs.
Yine; -ile halinde öznenin nesnesini araç olarak kullanması (enstrumental) durumuda vardır. ‘Ali camı taşla (ile) kırdı.’ Bu örnekte ‘taşla’ ögesi dolaylı olarak harekete dahil edilmişse de, -le halinde (insturumental_araçlı) kullanılmış nesnedir.
Özne nesneyle görüştü
__Ali meet Veli.
Özneyle dövüşüldü.
__Ali was met.
2. Dolaylı nesneli veya bir yer tümleci talep eden fiiller:
Bu türden fiillerde özne, karşısındaki şeyle/şahısla dolaylı olarak (dolaylı tümleç/ 'indirect object') etkileşimde bulunur ya da özne, karşısındaki şeyle/şahısla arasındaki ilişkiyi, tesir ettiği (akuzatif haldeki) nesne aracılığıyla sağlar.
A) Özne + -i’li nesne + -e’li / -den’li zorunlu nesne
-e vermek_to give,
-e sormak_to ask, …
Ör: Ali kalemin-i Veli’y-e verdi._Ali gave his pen to Veli.
...+ -e’li / -den’li …gerekli nesne
-e satmak_to sell,
-den satın almak _to buy,
Ör: Ali evin-i (Veliy-e) sattı._Ali sold his house (to Veli )
B) Özne + -i’li nesne + -e’li / -den’li zorunlu yer tümleci.
-e doldurmak_ fill up,
-e sermek_ to spread out/on,
-e sokmak_ to inset
-den çıkarmak_ take out,
-den sökmek_ to pull up(bitkiyi)
Ör; Ali kitaplarını çantasına yerleştirdi.
_ Ali inserted his books in his bag.
...+-e’li / -den’li …gerekli yer tümleci.
-e götürmek_ to take to…
-e getirmek_ to bring to…
-den götürmek_ to take from…
-den getirmek_ to bring from…
Yine, …. itmek_to push,
boşaltmak_to empty, göndermek_ to send …v.s
B) NESNESİZ FİİLLER
Bu türden fiiller nesne talep etmezler. Talep etmiş oldukları yer tümleçleri ise aşağıdaki gibidir.
Ayrılma halinde: (Nereden? Bir yer...
-den ayrıldı_ He left from...,
-den uzaklaştı_ He went away from...
Yönelme halinde: (Nereye? Bir yer...)
-e (gidip) girdi _ He went into...
-e (gelip) girdi_He came in...
-e vardı/ ulaştı _He arrived at...,
-e daldı_He dived down/rushed in...,
-a uzandı_ He lay down on...
Ya da; Ayrılma veya yönelme halinde; (Nereden?/nereye?)
-e gitti_ He went to ...
-den gitti_ He went from...
-e geldi_ He came to...
-den geldi_ He came from…
-e çıktı_ He came out of...
-den çıktı_ He went out of
-e indi_ He went down...
-den indi_ He came down…
Bulunma halinde: (nerede? O yer...)
-de bulundu_ He was present in.../He was in...,
-de kaldı_ He stayed in...,
-de yaşadı_ He lived in...,
-de durdu_ He stopped in/ on/ near/ at...,
-de çalıştı_ He worked in..
Yer tümleci nedir?
Öznenin bir hareketi gerçekleştirirken bulunduğu, kendisinin yöneldiği veya bir nesneyi yönlendirdiği, kendisinin çıktığı veya bir nesneyi çıkardığı ya da hareketin başladığı, bittiği, icra edildiği yer.
Not: Bir yeri sevdim, gördüm... O yerden hoşlandım... derken o yeri karşımıza alır, ondan belirli bir mesafe uzaklaşırız. Böyleliklede o yeri bir bütün olarak algılar ve ondan bu şekliyle bahsederiz. Ve artık söz konusu yer nesneleşir.
Yani, kalem çantanın içindeyken çanta yer, kalem nesne; çanta dolabın içindeyken dolap yer çanta nesne; dolap odadayken oda yer dolap nesne... diye devam eder. Kısaca yer ve nesne ayrımını fiilin kastettiği hareket belirler. Bu durumda fiziksel olarak henüz nesneleşememiş tek yer uzay boşluğudur. Bu yüzden uzayı gördüm, uzaya baktım demeyiz.
Ör; ‘Ali dolabı gördü/dolaba baktı/dolaptan hoşlandı...’ derken dolap nesne, ‘Ali dolaba (içine)girdi/ dolaptan(içinden) çıktı/dolapta saklandı...’derken dolap yer tümlecidir. Genel bir yargı oluşturmak istersek yukarıda bir nesne talep eden fiillerle kullanılan yer adları, her ne kadar bir yer bildirse de bu yer adları nesnedir.
Nesne nedir?
Öznenin, bir hareketi gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu, karşısına alıp etkileşimde bulunduğu, hakkında konuştuğu şey/şahıs/konu/durum ve kendisinden uzaklaşınca belirginleşen, hakkında konuşulan yer.
Dolaylı tümleç nedir?
Öznenin, karşısındaki nesneyle doğrudan değil de bir başka nesne kullanmasıyla, dolaylı olarak temasa geçmesidir.
Ör; Ali kalemini bana verdi.
_ Ali gave me his pencil/
_Ali gave his pencil to me.
Not: Dolaylı tümleçli cümlelerde şöyle bir durum da vardır: ‘Ali kalemini bana verdi’ ile ‘Ali bana kalemini verdi’ cümleleri arasında herhangi bir anlam farkı yoktur fakat, bir vurgudan bahsedildiği açıkça görülmekte. Birinci cümlede ‘bana’ ikinci cümlede ‘kalemi’ ögeleri, yüklemin önüne çekilerek vurgulanmıştır.
Türkçede vurgulanacak öğenin yüklemden hemen önce yer aldığını biliyoruz. İngilizcede ise bu cümleler
‘Ali gave me his pencil._ Ali bana kalemini verdi.’ ve
‘Ali gave his pencil to me._Ali kalemini bana verdi’ olarak çevrilir.
Görüldüğü gibi, İngilizcede bu ayrım ‘to’ gibi ‘preposition’ adındaki yardımcı gramer unsurlarıyla sağlanır.
Özne ve yüklem birlikte cümlenin ana unsurlarını oluştururlar. Sohbetin öncesi bilinse dahi bu iki öge olmadan bir cümle oluşturulamaz.
Şöyle: Sohbetin öncesini biliniyorsa (Camı kim kırmıştı?) ‘Ali kırmıştı’ denebilir. Fakat öncesi bilinmiyorsa sadece ‘Ali kırmıştı...’ demekle bir cümle kurulmuş olunmaz. Yani ifade bu şekilde bırakılmaz. ‘Kırmak’ fiili bir nesne olmadan gerçekleşmez çünkü.
Demek ki ortada bir de eşya vardır. İşte bu eşya/eşyalar nesnedir. ‘Ali camı kırdı’ gibi. Bu örnekte fiilin taban anlamı nesneyi -i halinde talep etmiştir. Bundan başka nesnesini -e/-den/-ile halinde talep eden fiiller de vardır. ‘Ali cama dokundu/camdan uzak durdu...’ gibi.
‘Vermek, sormak...’ fiilleri ‘görmek, dokunmak, kaçınmak...’ fiilleri gibi bir nesne talep eden fiillerden değildir. ‘Ali parayı verdi...’ demekle cümle gene de (eğer öncesi bilinmiyorsa) tamamlanmış sayılmaz. Bu yarım kalmış cümlenin bir başka nesnesi daha olmalı. (Kime verdi?) ‘Veli’ye verdi’ ve bu ikinci nesne unsuruna dolaylı tümleç denir.
Dolaylı tümleçte özne, bir nesne aracılığıyla bir başka nesneyle temasa geçmiştir. Şu örnekleri inceleyelim; ‘Ali Veliyi dövdü’ ve
‘Ali Veliyi sopayla dövdü’. İkinci örnekte ‘sopa’, -ile halinde bir nesne olmasına rağmen dolaylı tümleç işlevini görmüştür. Özne, bu nesne dolayısıyla diğer bir nesneyle (Veli) temasa geçmiştir.
Dolaylı tümleç olayında durum şudur. Dolaylı tümleç cümlede -e/-den/-ile halinde bulunabilir, fakat bununla birlikte cümlede -i halinde bir nesne de mevcuttur. Ve ayrıca dolaylı tümleç cümle içerisinde ortaya çıkar yani şöyle. ‘Ali İstanbula gitti’ cümlesinde ‘İstanbul’ bir yer tümlecidir.
‘Ali kardeşini İstanbul'a gönderdi’ Cümlesinde de ‘İstanbul’ yine bir yer adı, yer tümlecidir. Fakat cümlede ikinci unsur, dolaylı unsur olduğundan (çünkü İstanbul'a giden kardeşidir) dolaylı tümleç görevindedir. Nesne ve dolaylı tümleç ögeleri bu şekilde tamamlanabilir.