Kategori arşivi: ingilizce türkçe zamanlar tablosu

Dolaylı Tümleç (indirect object)

Dolaylı ( indirect object ) tümleç nedir?

Öznenin, karşısındaki nesneyle doğrudan değil de bir başka nesne kullanmasıyla, dolaylı olarak temasa geçmesidir.

Ör;

Ali kalemini bana verdi.

_ Ali gave me his pencil/

Ali gave his pencil to me.

Not: Dolaylı tümleçli cümlelerde şöyle bir durum da vardır: ‘Ali kalemini bana verdi’ ile ‘Ali bana kalemini verdi’ cümleleri arasında herhangi bir anlam farkı yoktur fakat, bir vurgudan bahsedildiği açıkça görülmekte. Birinci cümlede ‘bana’ ikinci cümlede ‘kalemi’ ögeleri, yüklemin önüne çekilerek vurgulanmıştır.

Türkçede vurgulanacak öğenin yüklemden hemen önce yer aldığını biliyoruz. İngilizcede ise bu cümleler

‘Ali gave me his pencil.

_ Ali bana kalemini verdi.’ ve

‘Ali gave his pencil to me.

_Ali kalemini bana verdi’ olarak çevrilir.

Görüldüğü gibi, İngilizcede bu ayrım ‘to’ gibi ‘preposition’ adındaki yardımcı gramer unsurlarıyla sağlanır.          

     Özne ve yüklem birlikte cümlenin ana unsurlarını oluştururlar. Sohbetin öncesi bilinse dahi bu iki öge olmadan bir cümle oluşturulamaz.

     Şöyle: Sohbetin öncesini biliniyorsa (Camı kim kırmıştı?) ‘Ali kırmıştı’ denebilir. Fakat öncesi bilinmiyorsa sadece ‘Ali kırmıştı…’ demekle bir cümle kurulmuş olunmaz. Yani ifade bu şekilde bırakılmaz. ‘Kırmak’ fiili bir nesne olmadan gerçekleşmez çünkü.

      Demek ki ortada bir de eşya vardır. İşte bu eşya/eşyalar nesnedir. ‘Ali camı kırdı’ gibi. Bu örnekte fiilin taban anlamı nesneyi -i halinde talep etmiştir. Bundan başka nesnesini -e/-den/-ile halinde talep eden fiiller de vardır. ‘Ali cama dokundu/camdan uzak durdu…’ gibi.

   ‘Vermek, sormak…’ fiilleri ‘görmek, dokunmak, kaçınmak...’ fiilleri gibi bir nesne talep eden fiillerden değildir. ‘Ali parayı verdi…’ demekle cümle gene de (eğer öncesi bilinmiyorsa) tamamlanmış sayılmaz. Bu yarım kalmış cümlenin bir başka nesnesi daha olmalı. (Kime verdi?) ‘Veli’ye verdi’ ve bu ikinci nesne unsuruna dolaylı tümleç denir.

Dolaylı tümleçte özne, bir nesne aracılığıyla bir başka nesneyle temasa geçmiştir. Şu örnekleri inceleyelim; ‘Ali Veliyi dövdü’ ve

   ‘Ali Veliyi sopayla dövdü’. İkinci örnekte ‘sopa’, -ile halinde bir nesne olmasına rağmen dolaylı tümleç işlevini görmüştür. Özne, bu nesne dolayısıyla diğer bir nesneyle (Veli) temasa geçmiştir.

   Dolaylı tümleç olayında durum şudur. Dolaylı tümleç cümlede -e/-den/-ile halinde bulunabilir, fakat bununla birlikte cümlede -i halinde bir nesne de mevcuttur. Ve ayrıca dolaylı tümleç cümle içerisinde ortaya çıkar yani şöyle. ‘Ali İstanbula gitti’ cümlesinde ‘İstanbul’  bir yer tümlecidir.

    ‘Ali kardeşini İstanbul’a gönderdi’  Cümlesinde de ‘İstanbul’ yine bir yer adı, yer tümlecidir. Fakat cümlede ikinci unsur, dolaylı unsur olduğundan (çünkü İstanbul’a giden kardeşidir) dolaylı tümleç görevindedir. Nesne ve dolaylı tümleç ögeleri bu şekilde tamamlanabilir.

 

to

to_-e/-a, -ye/-ya

   Herhangi bir zamandan/ mekandan belirli bir zamana/ mekana geçişi bildirirken kullanılır.

We walked from our house to the sea side.

Evden denize (kenarına kadar) yürüdük.

in back of

in back of_arkasında

   Bir şeyin bir başka şey-in (bitişik veya yakın ayrık olarak) arkasında olduğunu belirtirken kullanılır.

   There was a shield in back of me.

   Arkamda kalkan vardı.

   While my shadow was coming in back of me, and the cavalarymen were coming behind.

   Arkamdan gölgem gerimden süvariler geliyordu...

ahead of

ahead of_-in ilerisi

   Bir şeyin/ durumun bir başka şey-in  /durum-un (arkası dönük olarak) ilerisinde olduğunu belirtmede kullanılır.

 

    The short headlight enlighten in front of the car and long ahead of the car.

   Kısa farlar arabanın önünü uzunları ilerisini aydınlatır.

at

at_-de/ -da

   Herhangi bir zamanın tam bir noktasını (anını) belirtmede zamanlarda

   ve bir mekanın tam bir noktasını (tepesinde, dibinde gibi) belirtirken yahut içi, dışı, altı üstü (in, out, under, on) gibi taraf bildiren sözlerle kullanılamadığı durum/ pozisyondan bahsederken mekanda kullanılır. (durakta, kapıda, derste, doktorda)

   at seven_ yedide (tam yedide)

   at five a clock_ beşte (tam beşte)

   at midnight_ gece yarısında

   at the weekend_haftanın sonunda

   at noon_ öğle (güneş tepedeyken)

   at night _ gece

   at Christmas_noelde (bayramda)

   at seven_ yedisinde (yaş belirtirken)

   at the end of_sonunda (son kısım nokta)

 

   at home_evde (yuva anlamında)

   at the office_ofiste, (çalışmada, işte)

   at an address_adreste

   at work _işte (çalışmakta)

   at the door_ kapıda (zili çalmış beklerken)

   at school_ okulda (derste, öğrencilikte)

   at the bus stop_durakta (beklemekte)

   at the table_masada (sandalyede oturmuş olarak)

   on the table_masada (masanın üstünde)

 

in_ -de/ -da

 Herhangi bir eşyanın, kullanılan kısmı iç tarafı olan bir başka eşyada olduğunu belirtirken -de, -da anlamında  mekanda

   ve etrafı çevrili olan ya da olduğu düşünülen bir şeyin içinde oluşu belirtirken içinde anlamında yine mekanda

   vakit, sezon gibi sınırları esnek veya periyodik zamanlardan bahsederken zamanda... kullanılır.

   in the taxi _ takside (taksinin içinde)

   in the city_şehirde

   in the world_yeryüzünde (on the world_dünyada)

   in the box_ kutuda (kutunun içinde)

 

   in the afternoon_öğleden sonra

   in winter_kışın, (kış sezonunda)

   in September_Eylülde (ayı içinde)

 

on_-de/ -da

   Herhangi bir şeyin, kullanılan kısmı üst tarafı/ yüzeyi olan bir başka şeyde olduğunu belirtirken -de, -da anlamında…

    ya da bir şeyin üstünde oluşu bildirirken üstünde anlamında mekanda

   sınırları sabit sıralı zamanlardan söz ederken zamanda... kullanılır.

   on the table_ (masada, masanın üstünde)

   on the box_ kutunun üstünde (kutuda değil)

   on the bus_ otobüste

   on the ship_ gemide

   on the plane_ uçakta

   on foot_ yaya (ayakları üstünde)

 

   on Monday_ Pazartesi günü

   on May 15 th_15 Mayısta

   on Friday morning_ Cuma sabahı

   on time_ zamanında

Kompleks/ girişik cümlede sonuç tümleci

 

So/as +adverb+ that …_Öyle + zarf/sıfat+ ki

O kadar sessiz konuştu ki kimse bir şey anlamadı.

_ He spoke so quietly that nobody understood anything.

 

Such+adjective+noun that ...Öyle+ sıfat+isim+ ki

Tatil o kadar harikaydı ki asla unutmayacağım

_ The holiday was so great that I wilI never forget it.

 

However

 Bir durumun şartları nasıl olursa olsun aynı sonucu vereceğini belirtmede...

Whatever

Bir önceki durumun sonucu ne olursa olsun bir sonraki eylemin değişmeyeceğini ...

 

 

Kompleks/ girişik cümlede sebep tümleci

as_- dığından (dığı için)

Bu akşam anneme gideceğim için sizinle gelemeyeceğim

_ As I go to my mother tonight, I can’t come with you.

 

because

 Bir eylemin sebebinden çok eylemin kendisinin vurgulanmak istendiği durumlarda...

Radyo dinlediğim için telefonu duyamadım.

_ I didn’t hear the phone because I was listening to the radio.

 

for

  Bir durumun oluşmasında her zamanki gibi/-dığı için bilinen aynı şeyin sebep olmasında...

Çok iyi hazırlandığı için sınavı kazandı.

_He passed the exam, for he had prepared for it very welI.

 

since 

 Bir eylemin gerçeklemesinde başlıca bir şeyin sebep olduğunu belirtmede...

O gün çok korktuğundan bir daha buraya gelmez

_ Since he was very scared that day, he won’t come here again.

 

seeing that 

   Bir eylemin gerçekleşmesinde görünen bir sebebin yattığını belirtmede kullanılır.

Yorgun olduğundan (yorgun olduğunu görünce) ona yardım ettim.

_ Seing that he was too tired, I helped him.

Kompleks/ girişik cümlede zıtlık tümleci

though_-e rağmen 

Çok çalışmasına rağmen sınavı geçemedi

_ Though he studied a lot, he couldn’t pass the exam.

 

although_-e rağmen (bütün bunlara rağmen yine de)

Akıllı, zeki ve çalışkan olmasına rağmen yine de sınavı geçemedi.

_ Although he’s smart, clever and hard working he couldn’t pass the exam.

 

even though_-e rağmen ( hep.... olmasına rağmen.....yine de )

Hep çalışkan ve dikkatli olmasına rağmen gene de başarılı olamıyor

_Even though he is always hard working and careful, he isn’t successful. 

 

even if _ -e rağmen (olsa bile yine de)

Sınav çok zor. Çalışsak bile sınavı geçemeyiz

_The exam is too difficult. Even if we study a bit, we can’t pass it.

 

in spite of the fact that_  -e karşın (-esine nispeten, -asına inat yine de)

Ona çok hatırlatmama rağmen hala aynı hatayı yapıyor

_İn spite of the fact that I remind him about it very much, he still makes the same mistake.

 

despite the fact that_ -e karşın

Uzun zamandır görüşmememize rağmen beni hatırlayabildi

_ Despite the fact that we hadn’t seen each other for a long time, he maneged to remember me.

 

Kompleks/ girişik cümlede amaç tümleci

 

 

so that

    Bir eylem gerçekleşsin diye diğer eylemin gerçekleştirildiğini belirtir.

Daha kolay öğrenebilmesi için daha çok pratik yapmalı.

_ He should practice more so that he can learn more easily.

 

lest

    Bir eylem gerçekleşir(de bir olumsuzluk olmasın) diye diğer eylemin gerçekleştirildiğini belirtir.

Öğretmen soru sorar korkusuyla en arka sırada otururduk.

_ Lest the teach asked us some questions, we sat in the back row.