Kısaca karşıdaki varlığın, yapmış olduğu hareketle nitelendirilmesidir.
Şöyle ifade edilebilir: Esasen sıfatlar cümlelerde isimlerden önce gelerek birlikte bir tamamlık oluştururlar, yani isimleri niteleyerek ifadeye ayırıcı bir özellik katarlar.
Karşımızda birden çok kişi var ve bu kişilerden birinden bahsedeceksek bu birini diğerlerinden ayırmak için kişinin belirgin bir özelliğini söyleriz. Kişi uzunsa ‘uzun adam’ , şişmansa ‘şişman adam’ deriz.
Yani varlıklar, nitelik (diğer şeylerden ayrılan özellik)’leriyle ayırt edilebileceği gibi, hareketleriyle de ayırt edilebilir. Adam konuşuyor halde olan biriyse ‘konuşan adam’ deriz. Böylelikle bir hareketi veya fiili sıfat gibi kullanmış oluruz.
Türkçede sıfat fiil için –en/ -an eki, İngilizcede; devam tarzı için –ing takısı, bitmiş tarz için –ed (fiilin 3. perfect participle ) hali kullanılır. Demek ki sıfat fiiller de esasen hareket kökenli olduklarından bir tarza bağlı olabilirler.
Genel tarz;
-er olan_ Çalışır/-maz (durumda) olan saatleri bu kutuya koyarsın.
Dakik/ Yalın tarz;
-en_ Sigara içmeyen (insan) sağlıklı olur.
Devam eden;
-yorolan_ İstanbul'a gidiyorolan(giden) değerli yolcular…
Bitmiş tarz;
-mişolan _ Aranızda İstanbul’a gitmiş olan (giden) var mı?
-ıkolan _ Arası buzukolan insanları barıştırır, düşkünlere yardım ederdi.
-dık olan _ Tanıdık (olan) bir yüz arıyordum.
Not: Fiilimsilerin, zaman ve şahıs unsuru taşımayan fakat tarz unsurlarıyla bulunabilen ve bu şekliyle cümlelerde birer isim, sıfat ve zarf göreviyle kullanılan fiiller olduklarını söylemiştik
-acak olan_ Çıkacak(olan) kan damarda durmaz.
Örneğimizden de görüldüğü gibi gelecek zaman eki ‘–ecek’ zaman bildiren bir ek olmasına rağmen fiilimsi (sıfat fiil) olarak kullanılmıştır.
Bu durum şöyle açıklanır: Aslında Türkçede gelecek zaman, hem dilsel ve hem de fiziksel olarak hazır zamanda gerçekleşir.
Bu kısacık geçişten sonra görüldüğü gibi, yukarıda örnekleriyle verdiğimiz sıfat fiiller, tarz eklerinden oluşan eklerdir.
Yine, fiillere ilişik bu unsurlar ‘-ol’ yardımcı filine ekli ‘-en/-an’ eki olmadan da ifadeyi tamamlayabilir. ‘Yanmış ev, tanıdıkadam, çözük ip’ örneklerinde olduğu gibi.
İngilizcede sıfat fiil;
İngilizcede sıfat fiil ‘participle’ olarak adlandırılır ve iki alt başlığa ayrılır.
progressive participle_ devam tarzı sıfat fiili (–ing eklenir; sleeping child_ uyuyan çocuk)
Bu arada şundan bahsetmek gerekir: Şimdiye kadar fiillerin çekimlerini işlerken çekimlerin şahsını, zamanını, tarzını ve kiplerini gördük. Türkçe tarafından hatırlayalım;
Türkçede –dı, -ecek ve –ecekti eklerini zaman ekleri; -er, -yor, -mış, -makta eklerini tarz ekleri olarak bildik. Tarz eklerinden –mış ekini geçmiş zaman eki olarak değil bitmişlik eki olarak gördük.
Yani, Çalışmış olmak, çalışmışolma, çalışmışolan, çalışmışolabilir, çalışmış olmalı, çalışmış olsa, çalışmışol, çalışmışolasın… çekimlerinin her birinde –mış eki bitmişlik bildirirdi.
Öyleyse bundan sonra; çalışır olan, çalışan, çalışıyor olan, çalışmış olan, çalışmakta olan … gibi sıfat fiilin tarzına göre çekimlenmesinde de –mış ekli fiilin bitmişlik bildirmesi gerekir.
Dolaysıyla İngilizcede bunun karşılığı past participle (geçmiş zaman fiili sıfatı) değil, perfect participle (bitmiş tarz fiili sıfatı) olmalıdır.
Bu hatırlatmadan sonra tekrar konumuza dönelim.
İngilizcede sıfat fiillerle verilecek olan mana Türkçedeki gibi bir tamlama şeklinde verilmez. Daha çok ayrı bir cümle şeklinde verilerek ifade edilir.
Şahıs ve zaman unsurlarından ayrık, tarz ve bazen kip unsurlarıyla birleşen bir fiilin, herhangi bir cümlede, isim (mastar/ isim fiil), sıfat, zarf gibi görev almasıdır.
Bu kısacık tanımdan sonra, fiilimsiler nedir ve ne işe yarar?
Şöyle başlayalım; Örneğin, ‘korkmak’ fiili, bu fiille kastedilen hareketin gerçekleşebilmesi için yani, ‘Çok korktu.’ Diyebilmek için, harekete maruz kalan öge (öznenin) karşısında, onun korkmasına neden olan bir nesne olmalı. Bu nesne ise bir varlık olur. ‘Ali köpekten çok korkar’ gibi.
Kişi tabiyatta madde olarak var olan veya var olduğunu düşündüğü varlıklardan korkabileceği gibi bu varlıkların kendilerine ait hareketlerden de korkabilir. Bu durumda korktuğu bir varlık değil bir harekettir.
Hareketler ise tabiatta bir şahıs ve zamana bağlı olarak yer alan (yandı, yanıyor, yanacak ) hareketlerdir. Ve artık hareketi bir zamanı olmaktan çıkarmalıdır. Çünkü hareketin ne şahsından ne de zamanından bahseder. Bu kez hareketin sadece kendinden bahsetmek ister. Bundan sonra fiile –mak eki eklendiğinde fiil artık karşıdaki öge (nesne) olarak kullanılabilir.
‘Ali boğulmaktan çok korkar.’ gibi.
Bu örnek, fiilimsilerden mastar örneğidir. Bundan başka;
Örneğin, ‘Oradaki uzun adamı tanıyor musun?’ cümlesinde ‘uzun’ sıfatı, adamlar arasından bir tanesini ayırıcı özelliğiyle niteleyerek konuşmaya kolaylık katmıştır. Örnekteki (tanınıp tanınmaması) sorulan adam, yapmış olduğu bir hareketle de ayırt edilebilir. Adam oturuyorsa ‘…oturan adamı , konuşuyorsa ‘…konuşan adamı tanıyor musun?’diyerek anlatım kolaylaştırılır. Ve artık fiille kastedilen hareket bir sıfat gibi kullanılmış olur. Böylelikle bir fiili sıfat gibi kullanarak sıfat fiili elde etmiş oluruz. Yine bundan sonra;
Örneğin, ‘Adam sessiz konuşuyordu.’ Bu örnekte de ‘sessiz’ sözcüğü hareketi tarif ettiği için zarf görevinde yer almıştır. Ve bu kez harekete muhatap olan, kişi değil, hareketin bizzat kendisidir yani hareket nitelenmektedir.
Hareketler bunun gibi, zarf göreviyle kullanılabilecek sözcüklerle (…sessiz konuştu.) ilintili olabileceği gibi bir başka hareketle de ilintili olabilirler. ‘Adam bağırarak konuşuyordu.’ (konuşmak_bağırarak konuşmak) gibi. Bununla ise fiilimsilerden zarf fiili konu ettik.
Demek ki fiillerle kastedilen hareketler bir zamana bağlı olarak tabiyatta yer alabileceği gibi, buradaki gibi birer isim, sıfat ve zarf göreviyle de yer alabilirler.
Fiilimsi; Şahıs ve zaman unsurlarından ayrık, tarz ve bazen kip unsurlarıyla birleşik bir fiilin, herhangi bir cümlede, isim (mastar/ isim fiil), sıfat, zarf gibi görev almasıdır.
Bu arada, fiiller tabiatta bir tarza bağlı hareket olarak yer alabildiklerinden, fiilimsi de aynı şekilde bir tarza bağlı olarak bulunabilirler.
‘Onunla her gün aynı şeyleri tartışırolmaktan sıkıldım.’