Kategori arşivi: lingustic

Article ‘the’ / harf-i tarif ‘el’ / ‘-ü(k)’ nedir?

   İSMİN HAL KATEGORİSİ NEDİR?

İsimlerde (eşyada) belirlilik/ belirsizlik; 

(eşyanın) tanıdık, özel bir eşya olması)

( Harf-i tarifel’ / Articlethe’/ -ük hali ) nedir ?

  Her şeyden önce Türkçede  -k ekinden söz edelim biraz. Ek (-k eki) ‘boz-uk saat, aç-ık kapı, kır-ık kalem, çiz-ik araba…vs.’ fiillerle kullanıldığında eşyanın fiille kastedilen hareketi yük almış olduğunu ya da fiille kastedilen hareketin eşya üzerinden geçmiş olduğunu bildirir. Ve aslında  fiillerin bitmiş durumunu, ismin fiille kazanmış olduğu sıfat halini  (sıfat fiili) oluşturur.

 Yine aynı –k eki;

  sar-mak’ tan _sarık,

   bat-mak’  tan_ batık

   örtmek’ ten_ örtü ( -ğ/-k )

    Ayrıca, düüt’   yansımasından ‘dü-d-ük’  gibi  fiil veya yansımayı yük almış, taşımış olan anlamında eşya adı da oluşturur.

    Ve hatta, ‘tanı-d-ık’ gibi -t  ekini almış bir fiili de yine taşıyan, yük alık/ almış olan anlamında (tanıdık adam) sıfat yapar.

     Sonuç olarak bütün bunlara bakıldığında –k ekinin bir yük alma veya taşıma görevi üstlendiği görülmektedir.

      Peki eşya hep böyle hareketleri mi yük alır sadece,

Ör;    At      (bir binek hayvanı.)

          At--ıg

      Ali at--ıg bindi

 

Yine;  

    kapıg (kapı)              

     kapık--ık/ -ığ      

Ali kapık--ıg  açtı . (kapıy-ı açtı

           -ıy--ı

    

Ör; örtük (örtü)

       örtük--ük/ -üğ

Ali  örtük--üg örttü ( örtüyü örttü )

          -üy --ü 

   Şöyle, karşımızda bir eşya var ve eğer,  eşyayı  hiç görmemiş veya bilmemiş isek eşya için; Bu nedir? Deriz. Ve bu şey için bir ad ararız. Bunu eşyayı dil sahasına çıkarıp ondan konuşmak için yaparız.  

     Demek ki eşya veya varlık dil sahasına çıkabilmek için bir ada ihtiyaç duyar. Böylece başlangıçta eşya ile adlar (isimler) arasında da yük alma veya taşıma -eşyanın ismi taşıması anlamında-  bir ilişki kuruldu.

     Burasını biraz açalım. Başlangıçta dedik,

     Aslında isimle kastedilen eşyanın tanıdık veya bilindik bir eşya olması durumu, yani belirlilik durumu iki yerde ortaya çıkar.

     Birincisi sohbet anı veya olay anıdır.

    ‘Kitabı satın aldım’ örneğinde ‘kitab-ı’ derken öncesinde sohbete konu olmuş bir kitaptan konuşuyoruz demektir. Yani olay şöyleydi.

     ‘Dün Ali ile kitap fuarına gittik. Orada  ülkeleri tanıtan çok güzel resimli bir kitap görmüştüm’ ve ben,

     ‘Kitabı satın aldım’ Evet bu cümlelerde konu edilen kitap özel bir kitap olarak karşımıza çıktı. Özel diyoruz çünkü bu kitap diğer herhangi bir çok kitaptan belirli biri halini aldı. Bu bakımdan ‘kitap’ isimi özel ad gibi durdu. Bu durum, kişi veya diğer şeylere konulan özel adlara benzer bir durum. Farkı ise eşyanın cins veya tür adının sadece bir eşyayı özelleştirmesi oldu.

    Arapça dil bilgisinde ‘el’ takılı isim eşyanın özel adıdır denmekle kastedilen şey bütün bunlardır.   

   İngilizcede ‘the’ articlesinde de durum aynıdır.  

    İkincisi ise daha geniş, başlangıca dönük bir durumdur. Yani şöyle, bir örnek,

     ‘İnsan gerçekten çok nankördür’  örneğimizde bahsedilen isim tabiatta varlık olarak yer almış bir tür ismi, insan ismidir. Ve ‘insan’ demekle bütün bu bir tür kastedilmiştir. Fakat Arapçada yine de ‘el’ takısı alır.

( el insan). Buradaki durum ise şudur.

    Aslında ‘insan’ demekle ‘insan olan/ insan olmuş şey’ denmek istenir. Ve ta başlangıca ismin eşyaya ad olarak konmasına kadar gidilir. Şöyle,

    Diyelim ki iki kişiyiz ve biz karşımızdaki bir eşyaya ad koymak istedik. Eşyamız veya canlımız, hızlı koşan, dört ayaklı … vesaire bir canlı olsun. Oldu ki kararlaştırdık ve bu canlıya ‘at’ dedik. Ve eşyayı adlandırdık. Bundan sonra ‘the at, el at, atıg’ demekle adı ‘at olmuş’  eşya demek isteriz. Ve her defasında bu başlangıca döneriz. İşte Arapça ve İngilizcede ‘the’ ve ‘el’ takısının sıkça kullanılması bu yüzdendir. Aynı durum göreceğimiz gibi Türkçede de vardı. Ve bu,                 

   ‘Tağ-ıg ukrukın  egmez.’ Şeklindedir. Ata sözüyle;

    ‘Dağ olan  şey, bir dağ,   iple eğilmez.’ anlamı verilir.

     İşte  isimlerle kullanılan belirtme/ belirlilik  bildiren dil unsurları bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.

     Şöyle devam edelim. Tabiatta bir taraftan eşyalar veya varlıklar dolaşırken diğer tarafta adlar veya isimler dolaşırlar.

     Kişi, ‘Kırtasiyeden  birkaç kalem, bir çanta bir de defter aldım’ dediğinde, henüz dil sahasına çıkmayan veya kişinin dil sahasına çıkarmadığı, belirsiz,  bir veya birkaç varlık sohpete konu olmuştur.

      Bundan sonra,

çantayı (çanta olmuş olanı/ çanta adını yük alanı ) Ali’ye,

 ‘kalemi (kalem olmuş olanı/ kalem adını taşıyanı ) Veli’ye verdim.’ Derse eşyalar artık konuşma sahasına çıkmışlardır demektir. İşte ismin belirtme veya yük alma ya da eşyaya ismi yük aldırma yine ismi eşyaya yükleme durumu budur.

   Yükleme durumu ismin akuzatif durumuydu. Bu halde konuşan kişi önsesinden sohbete konu etmiş olduğu bir eşyayı yeniden anlatıyordur. Yani dinleyen için eşya ikinci kez işitiliyordur.

     Konuşan kişi, ben, ilk defa;  ‘Kitabı satın aldım.’ dersem demeki dinleyici olan siz, bir kitap mevzusundan haberdarsınız. Olaya eşya olan ‘kitap’ tarafından  baktığımızda ise ‘kitap’ söhpette yer almış olma bakımından sözü edilmiş, üzerinden söz geçmiş bir eşya, bir bakıma üzerinde söz oluşmuş bir eşya…  ya da eşya söz olmuş eşya veya  ad veya isim olmuş bir eşyadır.

    Ali kalem buldu.   ( belirsiz/ bilinmeyen  bir kalem ‘a pen’ )

    Ali kalem-i buldu. ( belirli/ bilinen bir kalemi  ‘the pen’) Örneklerindeki gibi.

    Örnekteki eşya  ( yani ‘kalem’ sözü ) cümlede nesne göreviyle yer aldı. Fakat birincisinde, eksiz olanında, herhangi bir kalem, daha hiç sözü edilmemiş bir kalem varken; ikincisinde bilinen, konu olmuş bir kalem vardır.

    Bundan sonra,

   ‘Kalem kırmızı bir kalemdi.’  Dendiğinde, ‘kalem olmuş’ eşya kırmızıydı denmek istenir. Fakat isim bu kez özne olarak ifadede yer alır. Ve genede bu eşyanın bilinen bir eşya olduğu (ifadede bilinmişlik bildiren bir ek unsuru, –i  unsuru olmasa da) durumdan anlaşılır.

    Bütün bu cümlelerdeki eşya ‘kalem’ sözü, ‘kalem olmuş şey’ anlamında kullanıldı.

  Devam edelim,

Güneş balçıkla sıvanmaz.’  

Yani, ‘Güneş olan şey…’  yine,

 ‘Dağ  iple eğilmez.’              

Yani, ‘Dağ olmuş şey…’  örneklerinde de aynı durum vardır.

     Farkındaysak bu son örneklerde ‘güneş’ ve ‘dağ’ sözleri ilk defa işitiliyor. Ve bir ikinci defa sohbete konu olma durumu da yoktur. Fakat biz yine de bir belirlilik hissederiz. Bu, birinci örnekte ‘güneş’ iken ikincisinde ‘dağ’ oldu. Güneş dendiğinde herkes güneşin nasıl bir eşya olduğunu bilirken. ‘Dağ’ da ise böyle bir bilinmişlik,  bilinen, belirli bir dağ da yoktur. Fakat, ‘dağ olmuş olan şey, bir dağ olmuş, dağ olan şey’  diyerek sözü genişletirsek ortada belirli bir eşya olmasa da bir tanınmışlık, zihinlerdeki bir tanınmadan bahsedebiliriz.       

  Bu cümlenin aslı;

Tağ-ıg ukrukın  egmez.’ Şeklindedir. Ata sözüyle;

 ‘Dağ olan  şey  iple eğilmez.’ anlamı verilir. Tıpkı bugünkü,

  ‘İnsan (olan, bir insan ) böyle bir şey yapmaz’  söylemlerindeki gibi.

      Örnekteki -ıg ek unsuru eşyayı belirli, bilinen bir eşya yapar. Ve bu yapıda –ıg ekli  eşya,  ( halı hazırda ) ‘dağ’ adını taşımış olan eşyadır. Bu arada –ıg ekli isim cümle içerisinde özne olarak yer alıyor.

    İşte ismin –i akuzatif/ nesneli hali belirlilik, tanınan belirli bir eşyayı bildirirken, ismin özne hali ise  bazen veya çoğu kez belirli bir’lik bildirmezse de bir tanınmışlığı haber verir.

Görüntüyü daha da netleştirelim.

 ‘Ali ateşi? yaktı.

  ‘ Ateş?? alev ile söndürülmez.’ Örneklerinde işaretli yerlerde ifadeden düşmüş harfler vardır aslında. Birinci cümlede bir -g(-ğ) harfi, ikincisinde -ıg/(-ığ) eki düşmüştür. Bu cümlelerin aslı;

  ‘Ali otug yaktı’ (ot = od/ ateş demektir)           

 Bügün;

Ali odug---oduğ--odu  yaktı

      (‘the’  ot/ ateş)

yani, Otug ayguç birle öç-ürmez.  (ata sözüdür)    

Bügün; ‘Od ayguç/ alev ile sönmez

  Yani,  Od -olan şey- ayguç birle öçürmez

Gördüğümüz şey şudur.

  1. Birinci cümlede isim ( od_ateş ) nesne gibi kullanılırken, ikincisinde özne oldu.
  2. İsimlerin eklerinde (-ug ekinde) bir değişme de yoktur.

     ‘The’ artikeline dikkat edelim. Dikkat edelim çünkü, Türkçedeki –i(-ig) eki ingilizcede ‘the’ artikeline karşılık geliyor. Bu arada İngilizce ve  diğer dilleri konuşanlar Türkçede böyle bir tanıdıklık unsuru, harf-i tarif, article bulmaya zorlanırsa bu eski fakat artık -özne durumunda- işletilmeyen bir –ıg ekiydi.  Bugün ise isimin nesne … ( üzerine bir hareket yöneltilmeyen,veya, üzerinden bir hareket çıkmayan nesne, yalın nesne)                                                                                                        …olarak yer aldığı durumlarda tanıdık/ bilinen/ belirli bir nesne (-i ekli nesne) olarak varlığını devam ettirir.   

     Örnekler,

  Ali found a pen.   _ Ali kalem ( herhangi bir kalem) buldu.

  Ali found the pen._ Ali kalem-i buldu

  Ali kalem olmuş olan şey buldu.

      Demek ki Türkçede de diğer dillerde (Arapçada ‘–el’, İngilizcede ‘the’) olduğu gibi, eşyanın tanıdık bir eşya olduğunu bildiren bir dil unsuru vardır.

      Şu ana kadar ismin tanıdık olan isim, tanıdık olmayan isim durumunu, –i durumunu gördük. Yani belirtili nesne demiyoruz artık tanıdık, belirli eşya diyoruz çünkü ek, –ıg eki ismin sadece nesne halinde kullanılmazdı. Hem zaten ‘–i/ -iğ/ -ig’ eki  eki bir ismi nesneleştirmek için değil, eşyayı tanıdık eşya sahasına almak için işletilirdi. 

    Öyleyse,

    Türkçede, isimlerin tanıdık olması kategorisi/ harf-i tarif nedir?                        

…………… kısaca ‘–i/ -iğ/ -ig’ dir.

 

Kompleks/ girişik cümlede zıtlık tümleci

though_-e rağmen 

Çok çalışmasına rağmen sınavı geçemedi

_ Though he studied a lot, he couldn’t pass the exam.

 

although_-e rağmen (bütün bunlara rağmen yine de)

Akıllı, zeki ve çalışkan olmasına rağmen yine de sınavı geçemedi.

_ Although he’s smart, clever and hard working he couldn’t pass the exam.

 

even though_-e rağmen ( hep.... olmasına rağmen.....yine de )

Hep çalışkan ve dikkatli olmasına rağmen gene de başarılı olamıyor

_Even though he is always hard working and careful, he isn’t successful. 

 

even if _ -e rağmen (olsa bile yine de)

Sınav çok zor. Çalışsak bile sınavı geçemeyiz

_The exam is too difficult. Even if we study a bit, we can’t pass it.

 

in spite of the fact that_  -e karşın (-esine nispeten, -asına inat yine de)

Ona çok hatırlatmama rağmen hala aynı hatayı yapıyor

_İn spite of the fact that I remind him about it very much, he still makes the same mistake.

 

despite the fact that_ -e karşın

Uzun zamandır görüşmememize rağmen beni hatırlayabildi

_ Despite the fact that we hadn’t seen each other for a long time, he maneged to remember me.

 

Kompleks/ girişik cümlede hal tümleci

as

  Bir durumun, diğer bir durumda olduğu gibi gerçekleştiğini belirtirken,

Herkesin ülkesini sevdiği gibi bende ülkemi severim.

_ I like my country  as everybody does it 

 

like

 Bir durumun diğer bir durumla, benzer şekilde gerçekleşmesini belirtmede...

Ben de senin gibi (benzer şekilde) düşünüyorum.

_ I am thinking about it. like you.

 

as if / as though

  Bir durumun diğer bir durumla benzermiş/aynıymış gibi gerçekleştiğini belirtmede...

Sanki beni tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun

_ You are speaking as if/as though you didn’t know me.

 

on the assumption that

  Bir durumun varsayıldığı şekilde diğer durumla bağdaştırılabileceğini belirtmede...

Sende beni özlemişsindir diye sana geldim.

_ I’ve come to you on the assumption that you missed me.

 

so........that

   Bir durumun diğer bir durumla aynı biçim/ yöntemle gerçekleştiğini belirtmede...

Öyle yorgundum ki hemen uyudum.

_ I was so tired that I fell a sleep.

 

the way (that)

  Bir durumun diğer bir durumla aynı yolla gerçekleştiğini belirtmede...

Bu problemi senin çözdüğün gibi (yolla) çözdüm.

_ I solved the problem the way that you did.

Kompleks/ girişik cümlede şart tümleci

 

if (eğer...-ırsa,-saydı v.s)…

   Bir eylemin gerçekleşmesinin diğer bir eyleme bağlı olduğu durumlarda...

Eğer yağmur yağarsa evde kalacağım

_If it rains, I wilI stay at home.

 

even if (-sa bile, -sa da)...

Başka bir eylem düşünülen şekilde gerçekleşse de sonrasında sonucun değişmeyeceğini bildirir.

Bana dünyaları versen bile ben bundan vazgeçmeyeceğim.

_ Even if you give me the worlds, I won’t give up that.

 

unless (if not)

   Bir eylem gerçekleşmedikçe diğer eylemin gerçekleşmeyeceğini belirtir.

Sıkı/ hummalı çalışmazsan sınıfı geçemezsin.

_ You won’t pass the class unless you study hard.

 

provided ....that

   Bir eylemin gerçekleşmesi durumunda diğer eylemin gerçekleşebileceğini belirtir.

Hava güneşli olursa (olması durumunda) deniz kenarına gideceğim.

_Provided that it is sunny, I wilI go seaside.

 

 

in the event that

 Bir eylem gerçekleştiği takdirde diğer eylemin düşünülen şekilde gerçekleşeceğini belirtirken kullanılır.

Hava yağmadığı takdirde(aksilik olmazsa) dışarıda olacağız

_ İn the event that it doesn’t rain, we wilI be out door

 

on condition that

   Bir eylemin gerçekleşmesi koşuluyla diğer eylemin gerçekleşeceğini belirtir.

Zamanında bitirmen koşuluyla sana para veririm.

_ On condition that you finish it on time, I wilI pay you for that money.

 

supposing that

   Bir eylemin gerçekleşeceği varsayımıyla diğer eylemin gerçekleşeceğini belirtir.

O söylediyse (farz edelim ki söylemiş) ne yapabilirsin ki.

_ Supposing that he told that, what could you do.

Türemiş isimler

Türemiş isim

   İsimlere, sıfatlara, fiillere v.s isim yapma eklerinin eklenmesiyle oluşturulan isimlere türemiş isim denir. İngilizcede isim yapma ekleri -er, -or , -ship ,-dom, -ing, ence, -ism, -ment, -ness... gibi eklerdir. 

Ör:  to teach (öğretmek) fiilinden __teacher (öğretmen ) ismi,  

        free (özgür) sıfatından __ freedom (özgürlük ) ismi,   

        king (kral) isminden __ kingdom ( krallık) ismi gibi.

Basit isimler

Basit isim

     Anlamlı ya da anlamsız herhangi bir kelimeyle birleştirilmeden herhangi bir sıfat, fiil veya başka bir isimden türetilmeden varlıklara, kavramlara, anlayışlara v.s ad olmuş kök halindeki isme basit   isim denir. kök: Bir kelimenin ekleriyle anlam ilişkisi bulunan en küçük yapı birimidir.

Ör: an umbrella , an apple, a man,  a pen  v.s

Şahıs ( personal ) nedir?

  Fiillerde şahıs nedir?

 Çekimli fiille bildirilen hareketin üzerine kurulduğu, cümlenin kurucu elemanı (özne) (subject)’tir.

  Fiillerin çekimi konusu işlenirken ve bu çekimler sıralanırken cümlenin kurucu elemanı olarak genellikle şahıs zamirlerinden istifade edilir. Zamirler konusundan da bilindiği üzere şahıs zamirleri (personal pronouns) Türkçe için; ‘ben , sen, o, biz, siz, onlar’ zamirleridir.      

 Türkçede şahıs zamirlerinin yanısıra şahıs ekleri de çekimli fiillerin bir unsurudur. Yani, Türkçede çekimli fiile; kip, tarz, zaman eklerinden başka çoğu şahıs zamirlerinden teşekkül etmiş şehıs ekleşmesi de eklenir. Ve bu şahıs eki ekleşmesi sıfır ekleşmeden başlar, bu ise 3. Tekil ‘o’ şahıs zamiridir. Yani, 3. Tekil şahsın şahıs eki yoktur.

  Türkçede birinci çoğul şahsın (Biz) şahıs eki –z’den önce –dı eki gelirse, -z eki –k ekiyle yer değiştirir. Yani, ‘kitapları getirdiz denmez ‘kitapları getirdik denir. Yine, ikinci tekil ve çoğul şahıs ekleri  –sn ve –snz eklerinden önce –dı eki gelirse eklerdeki –s ünsüzü kaldırılır.

Resim1

   İngilizcede ise fiillere şahıs eki konmaz. Bu yüzden de şahıs zamirleri olmadan çekimli fiil verilmez. Tabi burada fiile bitişik yazılan durumdan konuşuyoruz. Yoksa çekimli fiil yapısında şahıs zamirinden başka, şahıslara göre şekillenmiş ayrık unsurlar  vardır.  Bunlar ise yardımcı fiiller ve yardımcı fiiller üzerinde meydana gelmiş değişikliklerdir.

  Örneğin, ‘be V-ing’ çekimli fiil yapısında, ‘be’ yardımcı fiili, şimdiki zamanda; şahsına göre ‘am/ is/ are’  olarak, geçmiş zamanda; yine şahsına göre ‘was/ were’ olarak değişiklik gösterir. Bu durumda ‘was/ were’ aynı anda hareketin zamanını, geçmiş zamanda kaldığını da bildirir  

  am  working

He/ she/ it    is   working

I/ He/ she/ it    was   working

We/ you/ they  are  working

We/ you/ they    were  working

   Yine ‘have V-ed’  çekimli fiil yapısında ‘have’ yardımcı fiili sadece şimdiki zamanın 3. Tekil şahsında ‘has’ olarak değişirken, gelecek zaman bildiren ‘shall/ will’ yardımcı unsurları şahıslara göre; birinci şahıslarda (I/ we) ‘shall’ olarak kullanılabilmektedir.

He/ she/ it    has    (been)  worked

I/  we/ you/ they    have  (been)  worked

   Şimdi ise bir tarzda ve zamanda meydana gelen bu hareketleri gerçekleştiren şahıs/şey/zamirleri ve talep etmiş oldukları şahıs eklerini görelim. Türkçede şahıs ekleri, şahıs zamirleri kullanılmadan da cümledeki ifadeyi tamamlayabilir. İngilizcede ise fiillere şahıs eki eklenmez. Bu yüzden fiiller mutlaka zamirleriyle birlikte kullanılır. Zamirin, şahıs veya eşyanın yerini tutabilen, onları temsil edebilen sözcük türü olduğunu biliyoruz. Bu durumda, bir tarza ve zamana göre haber verilen hareketi gerçekleştiren zamirler:

 

Tekildirler (tektirler):

(I)_  Ben … m

(?)_ Sen… (s)n (-sn’li şekil şimdiki ve gelecek zamanlarda kullanılır. Gidiyorsun, gidiyor olacaksın… gibi.)

(he/she/it)_ O

( one)_ Biri (ben, sen, o, Ali, Tekir, masa… fark etmez). Ve diğer tekil zamirler.

  Not: İngilizcede 2. tekil şahsın (sen– ...) dilbilgisi anlamında karşılığı yoktur. Bu boşluğu 2. çoğul şahıs (siz–you) doldurur. Bu yüzden de (sen) 2. tekil şahısla konuşurken ikinci çoğul şahıs (siz–you) zamirinin gramer özellikleri kullanılır. Yani yardımcı fiil çoğul olur. (You are/were…)

 Çoğuldurlar:

(we)_ Biz … z/k (k’lı şekil, geçmiş ve geçmişte kalmış gelecek zamanlarda kullanılır. gidiyorduk, gidecektik gibi.)

(you)_ Siz … (s)nz  (-snz’li şekil, şimdiki ve gelecek zamanlarda kullanılır. gidiyorsunuz, gidiyor olacaksınız gibi.)

(they)_Onlar … lr

(ones)_ Birileri (Biz, siz veya onlar, fark etmez birileri ve diğer çoğul zamirler.

   Not: Yukarıdan da gördüğümüz gibi Türkçede birinci çoğul (biz) şahsın geçmiş zaman şahıs eki şimdiki zamanlarda olduğu gibi (getiriyoruz) –z ekiyle karşılanmaz. Yani, ‘Kitapları getirdiz (biz)’ denmez. Bunun yerine birinci çoğul şahsın bir başka şahıs eki unsuru -k eki kullanılır. Ör; ‘Kitapları getirdik(biz)’. Yine de istenirse ‘Kitapları getirdibiz’ şeklinde, şahıs zamiri şahıs ekine dönüştürülmeden söylenebilir, fakat bu tercih edilmez.     

  Bununla birlikte, -di geçmiş zaman ekiyle uyuşmayan -z birinci çoğul şahıs eki, Türkiye Türkçesinde şimdiki ve gelecek zamanlarda  (-di ekli bitmiş tarz ve –sa ekiyle çekime girmiş çekimli fiiller hariç) yerini korumuştur. 

Ör: Gideriz, gidiyoruz, gitmişiz, gitmekteyiz, gidebiliriz, gitmeliyiz… 

   Bu durum sadece Türkiye bölgesi Türkçesi için söz konusudur. Yoksa –k eki şimdiki ve gelecek zamanlarda da kullanılmaktadır.

Ör: Gider-iz/-ik, gidiyor-uz/gidir-ik, gitmiş-iz/-ik,  gitmeli-y-iz/-ikgibi.

   Şimdiye kadar fiillerin çekim tablolarını verirken hep üçüncü tekil (o) şahsı esas aldık. Şimdiyse birinci çoğul şahsı (biz) esas alarak fiillerin haber kipi tablosunu tekrar verelim.

Resim2

    Buraya kadar –k ekinin birinci çoğul (biz) şahısta, şahıs eki işleviyle, bir tarz ve  zamana göre çekimini gördük.  

     Bunlardan başka –k (-ük/ık ) eki, ‘kopuk duran (kopmuş olan), kırık duran (kırılmış olan), sönük duran (sönmüş olan), çizik duran (çiz-ilmiş/çiz-ili )…’  sıfat fiil örneklerinde olduğu gibi, öznenin hareketle yüklü olması veya hareketi üzerine götürmesi yani taşıması anlamında, fiil kökenli sıfatlar oluşturmada da karşımıza çıkar.

  Bu durumda iki ayrı işlevde tek bir –k eki vardır.

   Birincisi, şahıs eki işlevindeki –k eki,

Ör: 

Şimdiki zaman bitmiş tarz;

Bu sayede onu da tanıdım(ben)/ tanıdın(sen)/ tanıdı (o)/ tanıdık(biz)/ tanımış bulunuyoruz (artık)

Geçmiş zaman bitmiş tarz;

O sayede onu da…………  tanıdıydık(biz)/ tanımıştık

 İkincisi, sıfatlaştırma işlevinde kullanılan –dık eki

  Ör:

O benim bir tanıdık(tır)

                      _tanıdık.  Ya da;

(ben/sen/o/biz/siz…) tanıdık (tanıyan) adam.   Yine;

 (ben/sen/o/biz/siz…) yaptık  iş.  Yani, yaptı-(k)ğ-ım/-ın/-ı/ımız/… iş.

   Ya da; 

Yapmadık iş…

   (not; olumsuz biçim, olumlu biçimdeki –k ekinin şahıs ekiyle karıştırılma riski içindir. Bu yüzden bir sonraki fiil yine olumsuz halde kullanılarak olumlu anlam elde edilir.)

   yapmak iş kalmadı. (yapmadığım iş/yapmadığımız iş kalmadı)…